Benim özge diye bir arkadaşım var. Hatta bu sitedeki bana benzeyen küçük kız figürünü de o çizdi. Şu anda severek yaptığım işimi, AdresGezgini’nde çalışmamı da o sağladı. Dünyanın en şirin, en komik, en tatlı insanlarından biridir. Onun lafını dinlemeyi, anlattıklarıyla kendimden geçmeyi çok severim. Neredeyse 12 yaşından beri arkadaşız. Ama çok samimi arkadaş olmamız liseye denk geliyor. Lise 2′de aynı sırada oturuyorduk. O sınıf hallerimizi karikatürize ediyor gülmekten katılmama yol açıyordu.
Sonra yollarımız ayrıldı, kesişti, ayrıldı! Tesadüfen senede 1 gün buluşuyoruz artık. Buluştuğumuzda da eskiden ne güzel çocuklardık biz diye gülüp eğleniyoruz. Çok garip anılarımız var bizim. Bir keresinde ben, annem ve kardeşim apartman komşularımızdan Ayşe Teyze ve onun öğretmen kızı ile birlikte Ürkmez’de öğretmen kampına gitmiştik. (Şimdi yerine ultra lüks bir otel yapılmış.) Tesadüfen karşılaştık orada Özge ve ailesiyle. Hayatımın en güzel, en komik yaz tatiliydi. Yaşadığımız her saniye dün gibi aklımda. İkimizde çocuklukla gençlik arasında bir yerlere sıkışmıştık. Ama çok mutluyduk. Ayşe teyzenin hallerine gülüyorduk. Öğretmen kampında çalışan Turizm meslek lisesi öğrencilerinin (hepsi özenle seçilmiş çocuklar) biz yeni yetme kızlara yazışları ile dalga geçiyorduk. Hayat tıpkı 90′ların Amerikan komedi gençlik filmlerindeki gibiydi. O yılın ders yılında Özge ile aynı sınıfa düştük. Ben manyaktım. Güneş geliyor diye perdeleri açtırmıyordum. Bi keresinde hasta olmuştum. Beni ziyarete gelen isotopslarla mektup yollamış eve. Mektup tamamen karikatürden oluşuyordu. Ben yokken perdeleri açmışlar, mutlu olmuşlar.
İşte bu benim arkadaşım Özge.
En son ben Almanya’dan döndükten sonra Ankara’da buluştuk. Özge liseden sonra odtüde okudu. Halen odtüde araştırma görevlisi. Beraber eski anıları tazeleyemedik. Zira o da çok zorlu bir yoldan geçmişti benim gibi. Sadece birbirimize sarılıp dertleşebildik bu kez. Şimdilerde arada bir Facebook üzerinden ve gtalktan sürüyor arkadaşlığımız. Bekliyorum buraya gelsin, bi sarılıp öpeyim onu. Dünya gözüyle. (Şimdi çok garip bir ruh halindeyim de ben. Ondan ölecekmiş gibi konuşuyorum.)
Birkaç gün önce Özge bana bir mesaj atmış. Mary and Max’i mutlaka izle diye. Zaman bulamadım. Zira dün bütün gün uyumuştum. Kısmetmiş, bu gün izledim filmi. O kadar çok ağladım ki filmin sonunda. Ellerim klavyede zor hareket ediyor.
Ps.: Özge, filmi izledim. Allahsız Özge! Bütün bilinçaltım ağzımdan dışarı çıktı. Kusmak istedim beceremedim. Sen ve ben. Güzel çocuklardık. Çikolata yemeyi hala bırakamadım.
Ps.s: Yine istediğim gibi yazamadım. Bu gece yarıları çektiğim acıları beynimi kemiriyor.
Seni çok seven arkadaşın,
Işıl.