Neredeyse tüm hayatımı online olarak geçiriyorum. Metroda, otobüste elimde tablet var. Sabah ofise geçtiğimde ilk işim bilgisayarımı açmak oluyor, öğlen yemek yerken bile sıkılır oldum. Farz-ı misal şarjım bitse, aradan 3-4 saat geçmeden bir garip ruh haline bürünüyorum. Sanki dünya bensiz dönüyormuş gibi. İşin garip tarafı bütün bunlar beni rahatsız etmiyor. Seviyorum böyle olmayı, interneti – iletişimi seviyorum.
Böyle acıklı acıklı anlattığıma bakmayın, elbette benim de reel dünyayla temasım var. Haftasonları dışarı çıkıyorum, ailemle vakit geçiriyorum. Arkadaşlarımla buluşuyorum. :) Mutluyum yani. İkisi de beni sevindiriyor.
Anna Akbari, dijital mutluluğu tanımlarken 4 başlık altında anlatmış dijitalde mutlu olmayı. Bütün bunlara katılıyorum. Ben de üzerine dijital mutsuzluğu yazmak istiyorum. Haftasonundan beri başıma gelenlerden feyz alarak. İzninizle – ıhhım –
1. Bağlantı Sorunu: Zaman zaman TTNet yüzünden hepimiz aksaklıklar yaşıyoruz. Ve gerçekten çok sinirleniyoruz değil mi? İtiraf edin. Zavallı TTnet’in Twitter sayfası ağlama duvarı gibi. Beni mutsuz eden nedenlerden biridir bu. 3G’yi yakalayamayan mobil cihazlar, Wi-Fi şifresini kabul etmeyen bilgisayarlar, hayır kabul etse de sayfaları kafasına göre yüklemeyen tarayıcılar.
2. Unfollow/Remove Friend: Demek ki yeteri kadar iyi değilim. İşte depresyona girmek için bir neden daha. :(
3. Foursquare’de Mayorluk Kaptırmak: NOOO! Orası benimdi anlıyor musun? Benimdiiii!
4. Mesaja/Mention’a Yanıt Alamamak: İnsanın kendi kendine konuşuyormuş gibi hissettiği zamanlar vardır ya… (Üç nokta koyayım ki daha romantik olsun)
5. Klout Skoru: Sanki dijital hayatımızda her şey yolunda gidiyormuş gibi bir de Klout Skoru çıktı başımıza. Geçen hafta 60′ların üzerinde olan bu skor birkaç günde nasıl 10′a düşer. Oturup ağladım. :(
Ama biliyorsunuz, bütün bunlar bir oyun aslında.