Biz eskiden ünlü isimlere hayrandık. Televole, paparazzi programları ile keşfettiğimiz ünlülerin “ışıltılı” hayatları, televizyonun camından yansıyarak karanlık oturma odalarımızı aydınlatırdı. Hatta o kadar kapalıydı ki zihnimiz birçok yaşıtımız ünlü olmak için evde kaçtı ve diğerleri evden kaçan ufacık kızların yol kenarlarında biten acıklı öykülerinden kitaplar yazdı, biz de cıkcık diye diye onları okuduk. Hiç unutmam ortaokulda mıydım neydim, annemle kuaföre gitmiştik bir gün. Dönemin en popüler Türk şarkıcısı Doğuş ve onun “Gamsııız, Vicdansııız” isimli oldukça acıtasyon şarkısı Kral Tv’den kuaförün buğulu camlarına baskı yapıyor, acı nedir bilmeyen ufacık yüreğim saçma sapan bir şekilde sızlıyordu. Anlamıyordum neden bu kanal açık, neden Doğuş dinliyoruz ki? Meğer orada çalışan kız, Doğuş hayranıymış. Doğuş’a ulaşmak için mektuplar mı yazmamış, konserlerine mi gidip bağırmamış. Ulaşamamış tabii.
Aradan yıllar geçti, şimdi düşünüyorum da, artık istediğiniz herkese ulaşabiliyorsunuz. Six degrees of separation deneyini biliyorsunuzdur. Yani bu deney o zaman da geçerliydi ama artık daha kolay. Ünlülerin çoğu ile sanki kanka, akraba, eş-dostmuşçasına sohbet edebiliyorsunuz. Hatta bazen onlar size hayran oluyorlar. Bunun örnekleri mevcut.