Zaman o kadar hızlı geçiyor ki, birçok şeye yetişemiyor gibi hissediyorsunuz. Hele ki işiniz sosyal medya üzerineyse, gün içinde bölünmeden çalışmak mümkün değil ne yazık ki. Masaüstünde cevaplanmayı bekleyen küçük adamcıklar, okunmayı bekleyen mailler, Facebook sayfanızda biriken yüzlerce update, timelineda kaybolan tweetler, readerınızda birikmiş binlerce blog yazısı, yazılmayı bekleyen onlarca sayfayı dolduracak fikirler, kağıtlarda to do listler… Düşününce bile hafakanlar basıyor bana bu gece vakti.
Her şeyin de ötesinde sevdiklerinize, arkadaşlarınıza vakit ayıramıyorsunuz. Onların arasına karışamıyorsunuz. Bir şekilde hep eksik kalıyorsunuz. Bilgiden overdose oluyorsunuz, öğrendiklerinizi not almazsanız unutuyorsunuz, sonra okurum diye bookmarka eklediğiniz sayfalar ise tarihin tozlu dijital klasörleri arasında kaybolup gidiyor.