Sabah güneş doğmadan daha, henüz gün ağarmadan düşersin yollara.
Evde kahvaltı yapmak sadece Pazar gününe has bir durumdur. Belki de bu yüzden, buzdolabı genelde tam takırdır. Hava buz gibi soğuktur ve sen, durakta bekleşen onlarca kişinin nefesleri ile ısınmaya çalışırsın. Bir otobüs gelir uzaktan, gürültüyle yanaşır kaldırıma. Bir can pazarı simülakr eder o anda. Hepiniz aynı anda binmeye çalıştığınızdan mıdır nedir, otobüs sanki bir canavar, kapıları keskin diş. Siz de taptaze etler, yenilmeyi bekler.
Şanslıysan boş bulduğun bir koltuğa kıvrılır, yarım kalan rüyana kaldığın yerden devam edersin. Yok eğer değilsen, kulaklarında sigaradan kalınlaşmış sesleri ile güne merhaba diyen radyo dj’lerinin sesi – her yıl yağmur yağdığında çukurlaşan yollarda tıngır mıngır ilerleyen otobüsün camlarını nefesinle buharlar, çocukluğundan kalma bir alışkanlık olsa gerek, cama yazılar yazarsın.