Kategori arşivi: Kitap

Saçma sapan bir işte mi çalışıyorsun?

Sinemaya gidiyorsun adam sana elektronik bilet veriyor, birincisi bunu kendin alabilirsin ikincisi bileti aldıktan sonra kapıdaki ekrana bileti okutmak için de bir adam duruyor. WHAT? Ben bunu kendim yapabilirim.Biz kardeşimle epey konuşuyoruz bunun üzerine. Niye bu işlere ihtiyacımız var? Neyse, bugün tesadüfen Anıl Aba’nın Birgün’deki bir yazısında denk geldim ve resmen aydınlandım. Aba’nın anlattığı kitabı henüz okumadım ama listeme ekledim, okuyacağım. Şimdilik onun anlattıklarıyla yetiniyorum;

London School of Economics’de antropoloji profesörü olan David Graeber bundan birkaç sene evvel doihaveabsjoborwhat@gmail.com diye bir e-posta hesabı açar. bs: bullshit ancak Google bullshit kelimesinin mail adresinde geçmesine izin vermediği için kısaltma kullanmak zorunda kalmış.

Daha sonra sosyal medyadan bir duyuru yapar; yaptıkları işin “bullshit” olduğunu düşünenlerin bu adrese tam olarak ne yaptıklarını ve neden öyle düşündüklerini beyan ettikleri bir e-posta atmasını ister.

Okumaya devam et

İnsanın kökleriyle barışması, ailesini affedip sevmesi, geçmişini kucaklaması falan çok uzun ve zor bir yolculuk, bütün bir ömür sürüyor belki. Ben, son 10 yıldır bunun üzerine çalıştığımı ve birkaç yıldır da epey ilerleme kaydettiğimi söyleyebilirim. Geçmişten gelen düğümler sırayla açıldıkça kendini de tanıyor insan, bi’ rahatlama geliyor. Gençleştim yahu, kendimi tanıyorum nihayetinde. Başka bir şey diyecektim, konu dağıldı. Hani, yazı atölyesine başlamıştım ya. O bitti. Biterken bana birkaç hediyesi oldu, iyi yazmayı öğrenmenin dışında. Yıllardır, babamın ısrarlarından kaçarak, inadımdan okumadığım Necati Cumalı’yı tanıdım, hocam sayesinde. Şimdi “Ay Büyürken Uyuyamam”ı okuyorum. Karşımda yarınaltıyla, miltarlasıyla, yalamığıyla bizim köy. İri memeli kadınları, kahvede cigara tüttüren beyamcaları, sabaha karşı tütün kıranlar, bağ yapanlar, üzüm kesenler. Kullanmaya kullanmaya unuttuğum kelimeler; Peşkiri, pırnalı, çiftesi… Yaşasın köklere dönüş! Yaşasın bu yolda karşılaştığım ve tanıdığım iyi niyetli insanlar. İyi ki varlar. ❤️ Ve seni seviyorum baba! . . . . #necaticumalı #aybüyürkenuyuyamam #kitaptavsiyeleri #kitaptavsiyeleri

A post shared by Işıl Yılmaz Sümer (@isilyilmaz) on

İnsanlar neden çalışmak zorundadır?

Gökyüzü yeryüzüne çok yakındı. Gerçekten, kolunuzu havaya kaldırsanız ona rahatlıkla erişebilirdiniz. Kim ne zaman acıksa, tek yapması gereken elini uzatmak, gökyüzünden bir parça koparıp yemekti. Dolayısıyla hiç kimse çalışmak zorunda değildi.

Evet, bir süre her şey yolunda gitti, ama bazen insanlar yiyebileceklerinden daha fazlasını koparıyorlar, yiyemediklerini yere atıyorlardı. Yine de gökyüzü öyle büyüktü ki herkese fazlasıyla yetiyordu. Gerçekten ihtiyaç duyulandan fazlası koparılsa ne olurdu ki?

7838572968_aa1ae81bf2_b Okumaya devam et