Kategori arşivi: Röportajlar

Anna Akbari ile Dijital Mutluluk, Sosyal Medya ve Sosyoloji Üzerine

Anna Akbari, New York Üniversitesi’nde Medya, Kültür ve İletişim bölümünde Profesör, “Dijital Mutluluk” üzerine çalışmalar yapıyor. Aynı zamanda bir sosyolog olarak teknolojinin insan ilişkilerini nasıl etkilediği ile ilgili araştırmalar yapıyor. Tüm bunların yanında bir de girişimci özelliği var Anna Akbari’nın, Bricoler Social Interaction Design’ın kurucusu. Sizlerle “Dijital Mutluluk” kavramını paylaştığımız yazımızda Anna Akbari’den bahsetmiştik. Şimdi ise kendisiyle “Dijital Mutluluk, Sosyal Medya ve Sosyoloji Üzerine” bir röportaj gerçekleştirdik. Röportajın tam metnini İngilizce ve Türkçe olarak bulabilirsiniz. Keyifli okumalar.

Anna Akbari, Ph.D.

http://www.annaakbari.com/

Follow: @annaakbari

anna__akbari

Işıl Yılmaz: Could you please tell a little bit about yourself?

Anna Akbari: I’m a professor/sociologist/entrepreneur/stylist/writer living and working in New York City – and dreaming of ways to spend more time at the beach. You can read more about what I do here.

Işıl Yılmaz: In terms of your profession and your current occupation, was your career planned all along? Which parts of your career was planned and to what extend it was shaped by trends?

Anna Akbari: None of my career was really planned – it all just sort of evolved organically. I somehow always knew I would get a PhD (even when I was still acting), but I had no idea what discipline I’d focus on. I think I was always operating as a sociologist, and it took me a while to formally find my way to it.

Işıl Yılmaz: How do sociology and fashion work together? How did your being a sociologist help you in fashion?

Anna Akbari: Any attempt to understand the social significance of fashion and self-presentation must pull from sociology. That training offers a theoretical framework through which I can visually analyze the world and work with my clients to refine their public personas.

Işıl Yılmaz: Where do you position social media with respect to sociology and fashion, i.e., where does social media fit in the relation between the two?

Anna Akbari: I’m not sure I’d position social media specifically in any sort of triangulation with sociology and fashion – at least not any more so than I would any other categories or disciplines. But social media is a fascinating sociological experiment with respect to mediated interaction and virtual self-presentation, and it is a terrific way to democratize fashion and make it accessible to the masses.

Işıl Yılmaz: How do you define digital happiness?

Anna Akbari: I like to think of digital happiness as the opportunities and outlets for happiness that are created and facilitated through our engagement with technology.

Işıl Yılmaz: How does technology affect happiness?

Anna Akbari: It depends on how you use it. We need to be very mindful of our boundaries and relationships with technology. See my TED talk for more of my thoughts on this topic.

Işıl Yılmaz: Beyond all, as a sociologist, what do you think about our digital identities? What prompts people to create digital identities? Are these parallel to our real identities?

Anna Akbari: Our digital identities are an extension of our “real identities.” In some instances, our digital selves feel even more real than our embodied realities. And since we connect with more people more often via electronic media, those selves are, more often than not, the surrogates that greet the world on our behalf on a day-to-day basis. So to ignore virtual self-presentation is to ignore the face that largely represents you.

Işıl Yılmaz: What do you think about Facebook? Has it become a new kind of world? For example, in the past we went on holidays because we needed to, we wanted to. But today, we go on holidays almost as if to brag about it; it doesn’t matter if we’ve enjoyed ourselves or we’ve relaxed but it seems to matter if we could take cool pictures to post on our Facebook profiles. Could you explain this phenomenon on a sociological perspective?

Anna Akbari: We could argue that we now commodify ourselves and our experiences via the posting of photos on social media sites like Facebook. Are we ever really living for the moment – or always in anticipation of the future Facebook post? (“How will this look on my wall?”) It reminds me of Walter Benjamin’s essay, “The Work of Art in the Age of Mechanical Reproduction,” in which he argues that photography undermines the “aura” of the original work of art. I can’t help but think about Facebook – and the endless reproduction of experiences posted on it — as somehow undermining the “aura” or our original experiences. In the age of Facebook, can one enjoy an event if it is not later published across various social media channels? Where is the value of the thing-in-itself in a culture where micro-publicity is required for self-validation?

Işıl Yılmaz: What do you think about the future of social media? Is the trend shifting towards social businesses than social media? Based on your experience, how do you define social businesses?

Anna Akbari: I feel confident that the long-term shift is toward a more social world – and businesses are not exempt from this transformation. A social business is not so much about Facebook posts and tweets as it is about harnessing the power of strategic collaboration and community formation within companies. In my opinion, the two most compelling arguments for a social workplace are that it is both profitable AND makes workers happy. A social business is a happy business.

Işıl Yılmaz: Could you please tell a little bit about Splice?

Anna Akbari: Splice is a social business engine that develops a deep understanding of the people, places, and things within an organization. Based on this understanding, it makes actionable recommendations that benefit the bottom line. Splice pushes the possibilities of social business software by illuminating relationship opportunities and adding a new layer of value to social business platforms like Jive, IBM, Microsoft, and Salesforce. It is a valuable tool for creating and fostering a more social and profitable workplace.

Işıl Yılmaz: As you may know, only in Turkey there are more than 2.000 social media experts. So, what are your suggestions to Turkish tech-entrepreneurs and social media workers?

Anna Akbari: I can’t help but laugh a little at the phrase “social media expert” – I’m fairly certain the majority of my students are also classifiable as social media experts. All entrepreneurs, regardless of their industry, should be using social media to increase visibility, widen their reach, and develop thought leadership. In many respects, you forfeit a portion of your relevance without a social media presence, and you’re certainly not as competitive.

Işıl Yılmaz: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Anna Akbari: Ben New York’da yaşayan bir profesör, sosyolog, girişimci, stilist ve yazarım, bunların dışında ise plajda nasıl daha fazla vakit geçirebileceğimi hayal ederim. Hakkımda daha fazla bilgi için burayı ziyaret edebilirsiniz.

Işıl Yılmaz: Mesleğiniz ve uzmanlık alanlarınız açısından baktığımızda tüm kariyeriniz planlı bir şekilde mi ilerledi? Kariyerinizin hangi bölümlerini siz planladınız ve hangi bölümleri mevcut eğilimler sayesinde şekillendi?

Anna Akbari: Meslek hayatımın hiç bir bölümünü planlamadım. Bir bakıma her şey kendiliğinden gelişti. Doktoramı alacağımı biliyordum fakat hangi disiplini seçeceğime karar veremiyordum. Sanıyorum ki her zaman sosyolog olmak için çabaladım ama bunu fark etmem epey zamanımı aldı.

Işıl Yılmaz: Sosyoloji ve moda beraber nasıl çalışır? Modanın içinde olmak sizin bir sosyolog olmanıza yardımcı oldu mu?

Anna Akbari: Modanın ve kendini sunmanın önemini anlamak için yapılan her girişim sosyolojiden geçmelidir. Sosyoloji, müşterilerimi toplumlarından rafine ederek ve görsel olarak dünyayı daha iyi analiz edebileceğim, teorik bir çerçeveye sahip bakış açısıyla çalışma olanağı sunar.

Işıl Yılmaz: Sosyal medyada kendinizi sosyoloji ve moda alanında mı yoksa daha başka bir alanda mı konumlandırıyorsunuz? Sosyal medya, iki disiplin arasında nerede uygun görünüyor?

Anna Akbari: Sosyal medyayı, moda ve sosyoloji üçgeninde konumlandırmak konusunda şüphelerim var, en azından bundan sonra değil, bunun için başka kategorileri ve disiplinleri tercih ederdim. Fakat sosyal medya dolaylı etkileşim ve bireysel görsel sunum alanlarında etkileyici bir sosyolojik deneyimdir. Ayrıca modayı demokratik bir şekilde kitlelere erişilebilir kılmak için harika bir yoldur.

Işıl Yılmaz: Dijital mutluluğu nasıl tanımlarsınız?

Anna Akbari: Ben dijital mutluluğu, mutlu olmak için bir fırsat yaratan, çıkış yolu sağlayan, teknolojiye olan bağlılığımızın yarattığı mutluluk olarak düşünüyorum.

Işıl Yılmaz: Teknoloji, mutluluğu nasıl etkiler?

Anna Akbari: Bu sizin teknolojiyi nasıl kullandığınıza bağlı olarak değişir. Teknoloji ile olan ilişkimizi ve sınırlarımızı çok dikkatli bir şekilde belirlememiz gerekmektedir. Bu konu hakkında daha fazla fikrimi öğrenmek için TED konuşmamı inceleyebilirsiniz.

Işıl Yılmaz: Tüm bunların ötesinde, bir sosyolog olarak dijital kimliklerimiz hakkında ne düşünüyorsunuz? İnsanlar neden dijital kimlik yaratmak isterler? Yarattığımız bu dijital kimlikler gerçek kimliklerimize paralel midir?

Anna Akbari: Dijital kimliklerimiz, gerçek kimliklerimizin bir uzantısı gibidir. Bazı durumlarda, dijital benliklerimiz gerçekleri, somut gerçekliğimizden daha fazla hissederler. Elektronik medya aracılığıyla çok daha fazla insanla iletişim kurabiliyoruz. Dolayısıyla dijital benliğimiz, çoğu zaman bizim adımıza her gün dünyayı selamlayan temsilcilerimiz gibidirler. Yani kendi sanal sunumunuzu görmezden gelmek, kimliğinizin büyük bölümünü görmezden gelmektir.

Işıl Yılmaz: Facebook hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Dünyanın yeni bir türü olabilir mi? Mesela eskiden tatile ihtiyacımız olduğu için giderdik. Fakat bugün tatile gittiğimizde, fotoğraflarımızı Facebook profilimize koymak bize kendimizi daha iyi hissettiriyorsa ya da tatilimizle övünebiliyorsak tatile gidiyoruz. Bu fenomenliği sosyolojik açıdan açıklar mısınız?

Anna Akbari: Kendimizi ve deneyimlerimizi, Facebook gibi sosyal medya sitelerine fotoğraf ekleme yoluyla metalaştırdığımızı iddia edebiliriz. Gerçekten anlık mı yaşıyoruz yoksa sürekli Facebook’a ne eklesem(Bunu eklersem Facebook sayfam nasıl görünür) kaygısıyla mı yaşıyoruz? Bu bana fotoğrafın, sanatın orijinal ‘aura’sını baltalayan bir şey olduğunu düşünen, Walter Benjamin’in ‘Mekanik Üreme Çağındaki Sanat Çalışmaları’ hatırlattı. Çok açıklayıcı değil belki ama Facebook’la ilgili, paylaştığımız içeriklerin sonsuz bir çoğalma yarattığını düşünün. Burada paylaştıklarımız da gerçek yaşantımızı, duygularımızı baltalayan bir durum oluşturuyor. Facebook çağında, eğer bir olay, çeşitli sosyal medya kanallarında daha sonra yayınlanmazsa keyif alabilir miyiz? Kendimizi gerçekleştirmek için mikro tanıtım yapabildiğimiz bir kültürde bu kendini gerçekleştirme durumunun değeri nedir?

Işıl Yılmaz: Sosyal medyanın geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Yeni trend sosyal medyadan, sosyal işletmelere doğru mu yöneliyor? Deneyimlerinize dayanarak, sosyal işletmeyi nasıl tanımlarsınız?

Anna Akbari: Şundan eminim ki uzun vadede daha sosyal bir dünyaya doğru yöneliyoruz ve işletmeler de bu dönüşümün dışında kalamazlar. Sosyal işletme, bir Facebook içeriği ya da herhangi bir tweet gibi değil de, daha çok stratejik iş birliğine yönelmek, şirketleri toplumsal oluşumlara itmek gibi bir oluşumdur. Benim görüşüm, sosyal bir iş yeri için önemli iki argüman vardır; kazançlı olmak ve çalışanları mutlu etmek. Böylece sosyal işletme mutlu bir işletme haline gelir.

Işıl Yılmaz: Bize biraz Splice’dan bahseder misiniz?

Anna Akbari: Splice, insanların ve mekanların dahil olduğu organizasyonlar için derin bir anlayış geliştiren bir sosyal iş motorudur. Bu anlayışa dayanarak, alt satırda, eyleme yararlı olacak öneriler geliştirir. Splice, aydınlatıcı ilişki fırsatlarıyla, Jive, IBM, Microsoft ve Salesforce gibi sosyal iş yazılımı imkanları getirir. Daha sosyal ve karlı bir iş oluşturmak, teşvik etmek için değerli bir araçtır.

Işıl Yılmaz: Bildiğiniz gibi, sadece Türkiye’de 2.000’den fazla sosyal medya uzmanı var. Peki, Türkiye’deki sosyal medya çalışanlarına be tekno-girişimcilere önerileriniz nelerdir?

Anna Akbari: Ben yardımcı olamayabilirim fakat “sosyal medya uzmanı” ifadesi biraz güldürücü. Şundan kesinlikle eminim ki öğrencilerimin çoğu sosyal medya uzmanı sınıfında konumlanabilirler. Tüm girişimciler sektörlerine bakmaksızın, görünürlüklerini arttırmak, erişim alanlarını genişletmek ve düşünce liderliklerini geliştirmek için sosyal medyayı etkin şekilde kullanmalılardır. Şöyle ki, sosyal medyayı kullanmazsanız ilginin çoğunluğunu kaybedersiniz ve asla rakiplerinizle yarışamazsınız.

Seth Godin ile Sosyal Medya’yı Konuştuk.

Seth Godin’i pazarlama alanında çalışan ya da pazarlamaya biraz ilgisi olan herkes tanıyordur sanırım. Ülkemizde “Mor İnek” kitabı ile oldukça popüler olan Seth Godin, 21. yüzyılın pazarlama duayeni olarak kabul ediliyor. Birçok dile çevrilmiş ve çok satanlar listesine girmiş 13 kitabı, birçok dahiyane fikri ve liderlik ettiği birçok topluluk bulunmakta. American Way Magazine ona “Amerika’nın en iyi pazarlamacısı” diyor ama o bence dünyanın en iyi pazarlamacısı ve konuşmacısı. İnternet sağolsun kendisini yıllardır yazdığı kıssadan hisse blog yazılarından takip ediyor, fırsat buldukça konuşmalarını izliyordum. Öyle ki geçtiğimiz yıl Yeni Medya Düzeni Konferansı’na geleceğini duyduğumda çok heyecanlanmış, aylar öncesinden biletimi almıştım. Ne yazık ki kendisini sadece ekrandan izleyebildik  ama yine de konuşması ilham vericiydi.seth_godin

Aradan bir yıl geçti ve ben Seth Godin ile röportaj yapma şansı yakaladım. Siz de benimle birlikte aşağıda yer alan 6 soruluk röportaj ile Seth Godin’in zihnine yolculuk edebilirsiniz. Röportajın tam metni hem İngilizce hem de Türkçe olarak yer alıyor. Keyifli okumalar dilerim.

Işıl Yılmaz: How do you define marketing success? Are there any specific traits of a successful marketing campaign?

Seth Godin: Marketing success is a little like going on a long trip: if you don’t know where you’re going, it’s hard to imagine that you’re ever going to get there. The definition of marketing success is whatever you want it to be.

A successful campaign is one where the story you tell is one that spreads (and one that’s true). Not to everyone, merely to those that you need (and that they need) to hear.

Işıl Yılmaz: Do you think that social media helps people to spread their ideas or rather helps them meet key people to convey their ideas? Or is it both, which is dominant?

Seth Godin: I don’t think social media is a replacement for advertising. Advertising is a selfish medium, one that’s up for sale to the highest bidder. On the other hand, social media is inherently a human to human interaction, one that you can’t force.

Işıl Yılmaz: How does social media change customer relationships? What do you think is the most essential benefit that digital marketing brings compared to traditional marketing?

Seth Godin: Mostly, it changes what you make. If you make average products for average people, then why in the world is someone going to talk about you? Social media changes the expectation, it requires you to make remarkable products, things worth talking about.

Işıl Yılmaz: Turkey has one of the largest communities in the world on social networks. 33 million people use the internet and 30 million of them have a Facebook account. But still the majority of companies do not understand the importance of social media marketing. What do you recommend these companies? What sort of strategy should they follow to attract potential customers, without annoying them?

Seth Godin: TV was invented for these companies. It exists to sell them something. On the other hand, the internet wasn’t invented for them, it doesn’t care about them, it will ignore them.

Humility is the secret here. You must come hat in hand to the market and offer your best. Then the market decides what to do.

Işıl Yılmaz: A question about social media workers: How can they create a tribe and lead it? Is there a regimen or a recipe to follow?

Seth Godin: There is no recipe, but there is a book! In Tribes, I talked about the notion of making big promises and keeping them, and about the idea of spending your time connecting individuals to one another, as opposed to doing what businesses do now, which is talk AT people.

Işıl Yılmaz: My last question is about your new book project “End Malaria”, which has a lot of contributors. Also many popular blogs like Hufftington Post are supporting it. How did it all begin? It became a bestseller at the sixth week of its launch, what is the key to the success about marketing of this book?

Seth Godin: Michael Bungay Stanier, a writer in Toronto, put it together. I think the secret of the launch was that we have more than 50,000 readers who have given their permission, who subscribe to the Domino Project blog, who are eager and trusting and waiting for the next big idea.

Like so many overnight successes, this one took years. That’s because building up a tribe, while worthwhile, can take quite a bit of time.

seth_godin_2

Işıl Yılmaz: Pazarlamada başarıyı nasıl tanımlarsınız? Başarılı bir pazarlama kampanyası için belirli özellikler var mıdır?

Seth Godin: Pazarlama başarısı uzun bir yolculukta ufak bir adım gibidir. Nereye gittiğinizi bilmiyorsanız, oraya ulaşabileciğinizi hayal etmek zordur. Pazarlamada başarının tanımı, ne olmak istiyorsanız odur. Başarılı bir kampanya, senin anlattığın hikâyenin nereye ulaştığı yer ile ilgilidir ve doğrusu da budur. Herkese değil, sadece senin duymanı istediklerine ve duymayı isteyenlere ulaşan kampanyadır.

Işıl Yılmaz: Sosyal medyanın doğru kişilerle tanışmaktan ziyade insanların düşüncelerini yaymalarına yardımcı olduğunu düşünüyor musunuz? Ya da sosyal medya her ikisine de fayda sağlar mı? Sizce hangisi daha baskındır?

Seth Godin: Sosyal medyanın “reklam”ın yerine geçtiğini düşünmüyorum. Reklam bencil bir araçtır. Daha yüksek bütçelerle daha iyi satışı yaparsınız. Diğer taraftan, sosyal medya doğası gereği insandan insana olan  bir etkileşimdir, zorlayamazsınız.

Işıl Yılmaz: Sosyal medya müşteri ilişkilerini nasıl değiştirdi? Geleneksel pazarlama ile kıyaslandığında dijital pazarlamanın en temel, olmazsa olmaz faydası nedir?

Seth Godin: Genellikle, bu durum pazarlamayı nasıl yaptığınızla ilgili değişkenlik gösterir. Ortalama insanlar için ortalama ürünler yapıyorsanız, neden insanlar sizin hakkınızda konuşsun ki? Sosyal medya beklentileri değiştiriyor Akılda kalan ürünler üretmeniz gerekir ki insanlar sizin hakkınızda konuşsun, yaptıklarınız konuşmaya değer olsun.

Işıl Yılmaz: Türkiye sosyal ağlarda en fazla topluluğa sahip bir ülke. 33 milyon internet kullanıcısı var ve 30 milyonunun Facebook hesabı var. Fakat yine de firmaların çoğunluğu sosyal medya pazarlamanın önemini anlamış değil. Bu firmalara ne önerirsiniz? Potansiyel müşterilerinin dikkatini onları rahatsız etmeden çekmek için nasıl bir strateji izlemeleri gerekir?

Seth Godin: Televizyon bu firmalar için icat edildi. Onların bir şeyler satabilmesi için var. Diğer yandan internet onlar için icat edilmedi. İnternet onları umursamıyor, görmezden geliyor.

Alçakgönüllü olmak sosyal medya pazarlamada da bir erdemdir ve işin sırrıdır. Sosyal medyada şapkanızı önünüze alıp en iyisini sunmalısınız. Son kararı “pazar” verecektir.

Işıl Yılmaz: Sosyal medya çalışanları için bir soru: Nasıl bir topluluk yaratmalı ve ona liderlik etmeliler? Uymaları gereken bir tarif var mı?

Seth Godin: Bir tarif yok ama bir kitap var. “Tribes”da, büyük sözler vermek ve onları tutmak kavramı hakkında konuştum. İşletmelerin şu anda yaptıklarının tam tersi olan tek tek her bir bireyle bağ kurmak için harcanan zaman düşüncesini tartıştım.

Işıl Yılmaz: Son sorum yeni kitap projeniz birçok katılımcının yer aldığı “End Malari” ile ilgili. Hufftington Post gibi birçok popüler blogun da desteği var. Her şey nasıl başladı? 6 hafta gibi kısa bir süre içinde nasıl en çok satan kitap haline geldi? Bu kitabın pazarlamasındaki başarı nedir?

Seth Godin: Toronto’dan Michael Bungay Stainer bir araya getirdi. Sanırım burada başarının sırrı, Domino Proje bloguna katkı sağlayan 50.000’den fazla okuyucu oldu. Okuyucularımızın hepsi hevesli, güven duyan ve bir sonraki büyük fikrin gelmesini bekleyen kişiler. Birçok tek gecelik başarının aksine  bu kitabın oluşması seneler sürdü. Çünkü değerli bir topluluk yaratmak, zaman alabilir.

Mustafa İçil ile Google Reklamcılığı Üzerine

Mustafa İçil Kimdir?

1972 yılında doğan Mustafa İçil, Robert Kolej’ini bitirdikten hemen sonra üniversite eğitimi için Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği tercih etmiş, daha sonra aynı üniversite ve bölümde yüksek lisans yapmıştır. Eğitim hayatı boyunca çeşitli teknoloji firmalarında yarı zamanlı olarak farklı pozisyonlarda görev alan Mustafa İçil, 1994-1995 yılları arasında Microsoft’un Chicago ofisinde Bilgi Teknolojileri Yöneticisi olarak çalışmıştır. Daha sonra Microsoft Türkiye ofisine Sistem Mühendisi olarak geçmiş, 1998 yılından itibaren de Windows’dan sorumlu Ürün Pazarlama Müdürü olarak görevine devam etmiştir. Bu rolüne paralel olarak Microsoft’un gelişmekte olan pazarlara yönelik stratejilerini takip eden ve Türkiye’deki bilgisayar penetrasyonunu arttırıcı projeleri yürüten ekiplerin proje liderliğini yapmıştır.

2005 yılında Apple IMC firmasına Pazarlama Müdürü olarak geçmiş ve 2 yıl boyunca Apple ve Adobe markalarının pazarlama stratejilerini oluşturmuş ve hayata geçirmiştir. Bu dönemde yaptığı çalışmalarla Capital dergisi tarafından 2006 yılının zirvedeki pazarlamacıları arasında seçilen Mustafa İçil, 2007 yazında Google Türkiye ofisinde Pazarlama Direktörü rolüne gelmiştir.

Halen Google Türkiye, Orta Doğu ve Afrika Bölge Pazarlama Müdürü olarak görevine devam eden İçil, hem marka yönetimi,ürün ve pazar stratejileri hem de stratejik iş ortaklıkları konusunda uzmanlaşmıştır. Profesyonel iş hayatının yanında farklı konferans, eğitim ve etkinliklerde marka yönetimi, stratejik planlama ve pazarlama teknikleri üzerine de seminerler vermektedir.

Mustafa İçil ile Google Reklamcılığı Üzerine

Işıl Yılmaz: Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda, İngiltere ya da Almanya gibi internet reklamcılığı pastasından çok daha büyük paylar alan ülkeler seviyesine gelebileceğini düşünüyor musunuz?

İnternet reklamcılığı bazı ülkelerde şimdiden televizyon reklamlarından daha çok kullanılmaya başlandı. Örneğin internete yapılan reklam harcamaları İngiltere’de televizyon reklamlarına yapılan harcamaları geçmiş durumda. Türkiye’de de 2 yıl önce %3 oranında olan internet reklamcılığı harcamaları bugün %10’ların üzerine çıktı. Araştırmalara göre* Türkiye’de internet reklamcılığının 2014 yılına kadar yılda ortalama %27 oranında büyüme göstererek, en hızlı büyüyen pazarlardan biri olması bekleniyor. İnternet kullanıcısı sayımızın, genişbant penetrasyonunun ve iş dünyasının internete olan ilgisinin hızlı bir şekilde artmaya devam etmekte olduğunu göz önünde bulunduracak olursak, internet reklamcılığı pazarının Türkiye’de kısa zamanda çok daha fazla büyüyeceğini söyleyebiliriz.

* PricewaterhouseCoopers (PwC) “Küresel Eğlence ve Medyaya Bakış 2010-2014”

Işıl Yılmaz: Google AdWords kullanımı açısından Türkiye pazarı nasıl bir tablo sergiliyor?

Türkiye’de Google AdWords, dünya çapında ilk hizmete sunulduğu 2000 yılından bu yana kullanılıyor. 2000’lerin başında çok yoğun olmayan ilgi, özellikle 2007’den bu yana fark edilir bir şekilde arttı. Her geçen gün, e-ticaretin potansiyelini ve online dünyada var olmanın önemini görüp, internet üzerinden ne kadar geniş kitlelere ulaşabileceğini fark eden ve arama motoru reklamcılığını benimsemeye başlayan şirketlerin sayısının arttığını gözlemliyoruz. Bu noktada Google AdWords sadece bu platforma çok yatırım yapan büyük şirketlerin değil aynı zamanda tanıtım çalışmaları için limitli bütçeleri olan KOBİ’lerin de karşısına altın bir fırsat olarak çıkıyor. 2010 yılında, KOBİ’lere veri analizlerinden ve internetin sağladığı diğer avantajlardan faydalanarak işlerini nasıl büyütebilecekleri, potansiyel müşterilere nasıl ulaşabilecekleri konusunda eğitim veren bir proje hayata geçirdik ve Türkiye çapında 5000’e yakin KOBİ’ye ulaştık. Her açıdan hızla gelişmeye devam eden Türkiye’de henüz bu alanda yapılacak çok şey olduğuna inanıyoruz ve benzer çalışmaları artırarak devam ettirmeyi planlıyoruz.

Işıl Yılmaz: Sizce sosyal medya kullanımının hızla artması arama motoru reklamcılığını nasıl etkileyecektir? Sosyal medya ve SEM arasında nasıl bir ilişki var?

Bu resme bir rekabet gözüyle değil, pazarı büyütecek ortak çalışma fırsatlarının doğması olarak bakmak lazım. Günümüzde arama motoru tabanlı reklamcılık (SEM) en çok kullanılan online pazarlama araçlarından, ama diğer mecralar da önemini koruyor. Firmalar açısından bakıldığında etkin bir online pazarlama stratejisinin farklı mecraları içermesi gerektiği bir gerçek. Google, bu iki ayrı platformun birbirine güç katması için çalışmalar da yapmakta. Twitter ve benzeri platformlardaki girilen içeriklerin anında Google aramalarına yansımasını sağlayan gerçek zamanlı arama teknolojisi, Google’ın sosyal ağ dünyası ile ortak çalışmasına en güzel örneklerden.

Işıl Yılmaz: Google, internet kullanıcısı sayısını arttırmak ve buna bağlı olarak reklamverenleri arama motoru reklamcılığına teşvik etmek için bir çalışma yapmayı düşünüyor mu?

Google Türkiye olarak 2010’da arama motoru reklamcılığına teşvik bağlamında önemli bir proje hayata geçirdik. Yılın sonuna kadar 5000’e yakin KOBİ’ye, veri analizlerinden ve internetin sağladığı diğer avantajlardan faydalanarak işlerini nasıl büyütebilecekleri, potansiyel müşterilere nasıl ulaşabilecekleri konusunda eğitim vermeyi amaçlayan proje, “AdWords ile Başarının Temelleri“ adı altında toplam 47 ilde gerçekleştirildi. Ayrıca Google Internet Reklamcılığı projedi ile Google, internet reklamcılığı alanda servis veren yüzlerce ajansa destek veriyor. Bu alanlardaki çalışmalarımızı önümüzdeki dönemlerde artırarak devam etmeyi hedefliyoruz. Buna ek olarak sürekli geliştirdiğimiz teknolojiler ve tanıtım çalışmalarımız ile sadece internet kullanıcı sayısını arttırmayı değil aynı zamanda interneti daha etkin kullanmalarını sağlamayı amaçlıyoruz.

Işıl Yılmaz: Son dönemde Google’ın İnternet Reklamcılığı Programı sayesinde yeni bir iş alanı doğdu. Türkiye’de SEM uzmanlığı konusunda düşünceleriniz nedir? SEM alanında çalışmak isteyen gençlere ne önerirsiniz?

İnternet Reklamcılığı Programı’nı, bu alanında uzmanlaşmak isteyen birey ve kurumlara profesyonel düzeyde bir eğitim sağlamak amacıyla başlattık. Türkiye’de hala oldukça yeni sayılabilecek bir iş alanı SEM uzmanlığı, fakat gerek SEM alanında etkin olmanın gerekliliği, gerekse bu alanda hizmet veren uzmanlara ihtiyaç duyulması konusunda farkındalık her geçen gün artıyor.

Buna paralel olarak SEM hizmeti sunan ajans ve bireylerin sayısında da bir artış gözlemliyoruz. Biz Google AdWords müşterileri için özellikle Google’dan sertifikasyon almış bir çözüm ortağı ile çalışılmasını, dolayısıyla SEM alanında uzmanlaşmak isteyen gençlerin de Google Advertising Professionals (GAP) sertifikası almasını tavsiye ediyoruz. Uzmanlık sertifikasını aldıktan sonra da SEM alanındaki gelişmeleri takip etmeleri, müşterilerine sürekli en üst seviyede bir hizmet sunabilmeleri açısından önemli bir faktör tabii.

Işıl Yılmaz: Şu anda Amerika ve Kanada pazarında test edilen Agencyland (http://www.google.com/agencyland) tarzı bir oluşumun Türkiye`de yakın zamanda hayata geçmesi bekleniyor mu?

Google Türkiye olarak birinci önceliğimiz Google’ın tüm hizmet ve ürünlerini lokalize ederek doğru bir zamanlamayla Türkiye internet dünyasına sunmak. Fakat şu anda Agencyland’in Türkiye’de hayata geçirilmesi ile ilgili kesin bir zamanlama veremiyoruz.

Mustafa İçil’e sorularımızı yanıtladığı için çok teşekkür ederiz.