Bugün iftar yemeği hazırlıyoruz annemle, mecburen babamın izlediği haberlerin seslerine maruz kaldı bünyem. Şaşkınlıkla karışık bir aptallaşma yaşadım. Zira uzun zamandır televizyon izlemiyorum dolayısıyla haberleri de izlememiş sayılıyorum. Zaten de çok bi’ siyasi görüşü olan, aman aman politik bir insan değilim. Yalnız, şu referandum mevzusu konusunda epeyce bir kafam karışık. Anayasa değişiklikleri vs. tartışmalarının tavan yaptığı şu günlerde ilgimi çeken en önemli şey “EVET” mi “HAYIR” mı dan çok siyasilerin şehir şehir ilçe ilçe gezip “pick me pick me” diye söylenmeleri. Aslında olay sadece referandum gezilerinden de ibaret değil.
Her ne bir seçim zamanı olsa siyasiler otobüs üstünde; “Merhaba Sayın Halkım, en süper benim. Bakın! Diğer partinin başkanı yalancı. Ben doğrucuyum. Ben hep doğru söylerim. Neden? Çünkü ben mükemmelim. “ konuşmaları sizce de çok komik değil mi?
Neyse işte. Komik ya da değil bu haberler çocukluğumdan bir kuple anının tekrar hafızama gelip beni dürtmesine neden oldu. Hatırlıyorum ilkokula gidiyorum. Üçüncü ya da dördüncü sınıftayım. O zaman Süleyman Demirel başbakandı. İzmir’e gelmiş Bornova’dan geçecek. Ben de Bornova’da bugün adı Kars Halil Atilla İlköğretim Okulu olan Kars İlkokulu’nda okuyorum. Öğretmenimiz geldi sınıfa, dedi ki “Çocuklar bugün çok ünlü bir misafirimiz olacak sizlere birer bayrak vereceğiz. Hepiniz tek sıra halinde bayraklarınızı sallayarak misafirimizi karşılayacaksınız. Güler yüzlü olun! Tamam mı çocuklarım?” Biz de “Tamaaaammm Öööğğğrettmeeeniiim” dedik.
Sonra geçtik yolun karşısına. Hepimizin elinde ay yıldızlı kağıttan bayraklar –sopaları tahtadan olmak suretiyle- suratımızda kocaman gülümseme. Bir elimizle el sallıyoruz bir elimizle bayrak sallıyoruz.
Saatlerce ama. Yolun kenarında yaklaşık 100 çocuk. Saatler boyu bekledik. Ne gelen var ne giden. İşin ilginç yanı o işlek cadde trafiğe kapatılmış, cadde bomboş. İn cin top oynuyor, biz de salak gibi bekliyoruz. Artık o küçük bedenlerimiz nasıl gazlandıysa, yorulmak nedir bilmiyoruz. Sanırım 4-5 saat bekledik. En sonunda uuu beybi bi hareketlenme oldu etrafta. Önce 7 tane falan siyah araba geçti önümüzden. Hepsi kornolara basıyor. Biz heyecanlandık. Daha hızlı daha hızlı sallıyoruz bayraklı, ellerimiz bileklerden ayrılıp gökyüzüne havalanacak o derece hızlı el sallıyoruz. Hangimiz daha güzel gülüyor yahu yarışı başladı aramızda.
En sonunda beklenen an geldi. Müdürümüz duyuruyor, Süleyman Demirel geliyooorr! Ve gitti.
O zamanın başbakanı önümüzden hızlıca geçip gitti. Geçerken de arabanın camından sadece kolunu çıkardı. Nasıl ki bizim elimizde bayraklar onu selamlıyorduk, o da elindeki şapkayla simsiyah camlı arabanın içinden bizi selamladı.
Hiç durmadan.. Gitti.